SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

EBVABU’T-TEHECCUD

<< 579 >>

DEVAM: 5. Nebi'in Farz Kılmaksızın Gece İbadeti İle Nafile Namaza Teşvik Etmesi

 

حدثنا عبد الله بن يوسف قال: أخبرنا مالك، عن ابن شهاب، عن عروة، عن عائشة رضي الله عنها قالت: إن كان رسول الله صلى الله عليه وسلم ليدع العمل، وهو يحب أن يعمل به، خشية أن يعمل به الناس فيفرض عليهم، وما سبح رسول الله صلى الله عليه وسلم سبحة الضحى قط، وإني لأسبحها.

 

[-1128-] Aişe (r.anha)'nın şöyle dediği nakledilmiştir: "Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem işlemekten zevk aldığı ve sevdiği bazı amelleri, insanlar da kendisine uyup amel ettikleri için farz kılınabilir endişesiyle terk etmiştir. Bu yüzden Resûl-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem hiçbir zaman kuşluk namazı kılmamıştır. Fakat ben bu namazı kılarım."

 

 

حدثنا عبد الله بن يوسف قال: أخبرنا مالك، عن ابن شهاب، عن عروة بن الزبير، عن عائشة أم المؤمنين رضي الله عنها: أن رسول صلى الله عليه وسلم صلى ذات ليلة في المسجد، فصلى بصلاته ناس، ثم صلى من القابلة، فكثر الناس، ثم اجتمعوا من الليلة الثالثة أو الرابعة، فلم يخرج إليهم رسول الله صلى الله عليه وسلم، فلما أصبح قال: (قد رأيت الذي صنعتم، ولم يمنعني من الخروج إليكم إلا أنني خشيت أن تفرض عليكم). وذلك في رمضان.

 

[-1129-] Mu'minlerin annesi Aişe (r.anha) anlatıyor: "Resûl-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir gece mescid'de namaz kılmıştı. Bunu gören sahâbîler de ona uyarak namaz kılmaya başladılar. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem sonraki gece de namaz kıldığında insanlar çoğaldı. Üçüncü veya dördüncü gecede ise sayıları iyice arttı. Fakat Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bundan sonra namaz kılmak üzere onların yanına çıkmadı. Sabah olduğunda da şöyle buyurdu: 'Ben sizin yaptıklarınızı gördüm. Beni namaz kılmak üzere yanınıza gelmek istemedim. Çünkü bu namaz'ın size farz kılınmasından korktum.' Bu olay Ramazan ayında yaşanmıştı."

 

 

AÇIKLAMA:      İmam Buhârî'nin kullandığı bu başlık Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ümmetini/ müminleri gece namazına teşvik etmesini anlatır.

 

Îbnü'l-Müneyyir kullanılan bu başlıkla ilgili olarak şu açıklamaları yapmıştır: "İmam Buhârî'nin kullandığı bu başlık iki hüküm içermektedir:

 

1. Gece nama­zına teşvik

2. Gece namazının farz olmaması. Ümmü Seleme İle Hz. Ali'den nak­ledilen rivayetler ilk hükme, Hz. Aişe hadisi ise ikinci hükme işaret eder."

 

Fakat bana göre nakledilen dört rivayet de gece ibadetinin farz olmadığı hükmünü içermektedir. Ayrıca Resûlullah'ın (s.a.v.) sevdiği halde farz kılınır endişesiyle bazı amelleri terk etmesi de nafile ibadete teşvik anlamındadır. Çünkü Resûlullah (s.a.v.) herhangi bîr şeyi sevmişse aynı zamanda o şeye teşvik de vardır; zira bir şeyi sevmek o şeye teşvik etmeyi gerektirir. Burada veya benzeri olaylarda Resûlullah'ın (s.a.v.) farz kıhnabilir endişesiyle sevdiği amelden vazgeçmesi tamamen farklı bir durumdur.

 

Ibn Battal Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in, "Haydi namaz kılmıyor musunuz?!" şeklindeki sözü hakkında şu açıklamaları yapmıştır: "Bu ifade gece namazının ne kadar faziletli bir amel olduğunu gösterdiği gibi kişinin ailesini ve akrabasını gece namazı için kaldırabileceğine de İşaret eder."

 

Taberî de gece ibadetinin faziletine vurgu yaparak şunları söylemiştir: "Re­sûl-i Ekrem (s.a.v.) gece ibadetinin, geceleri namazla İhya etmenin çok faziletli bir amel olduğunu bildiği için kızı ile damadını namaz kılmaları için uyandırmıştır. Eğer böyle olmasaydı Cenâb-ı Hakk'ın insanların dinlenmesi için yarattığı gece vaktinde onları asla rahatsız etmezdi. Fakat Resûlullah (s.a.v.), "Ailene de namazı emret! [Tâhâ 132] âyetine uymuş ve onların da gece ibadetinin, faziletinden istifade etmelerini sağlamak İçin evlerine kadar gidip onları namaz için uykudan kaldırmıştır."

 

Hz. Ali "Canlarımız Allah'ın elindedir" hükmünü "Bütün insanları, (bedenen) öldüklerinde canlarını alan ve henüz ölmemiş olanların da uyku halinde iken (ruhlarını alıp ölü gibi yapan) Allah'tır. O, böylece ölümlerine hükmettiği canları alır, diğerlerini de kendisinin koyduğu belirli bir vakte kadar salıverir [Zümer 42] âyetin­den almıştır. Hakîm'in bu olayı naklettiği rivayette Hz. Ali'nin şöyle dediği nakle­dilmiştir: "Ben oturup gözlerimi ovuşturuyor ve şöyle diyordum: Vallahi sadece Allah'ın bize farz kıldığı namazları kılacağım. Bizim canlarımız Allah'ın elindedir!" Hz. Ali'nin bu sözü Allah'ın irade sıfatını ispat etmekte ve kulun yaptığı her şeyin O'nun iradesiyle olduğuna işaret etmektedir.

 

Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in hiç cevap vermeden geri dönmesi, as­lında doğru olsa bile istenen şeye aykırı olan söz ve görüşlerden yüz çevirilebileceğini gösterir.

 

İbnü't-Tîn, Resûlullah'ın (s.a.v.) Hz. Ali'nin cevabı karşısında diz­lerini dövmesiyle İlgili olarak şunları söylemiştir: "Resûl-i Ekrem'in (s.a.v.) dizlerini dövmesi Hz. Ali'nin söz konusu âyeti bir delil gibi zikretmesinden hoşlanmadığını gösterir."

 

Bu rivayet kişinin herhangi bir görüşme/tartışma sırasında Kur'ân'dan delil getirebileceğini gösterir.

 

Hz. Ali'nin Resûlullah (s.a.v.) karşısında bile sözünü esirgemeden konuşması ilmi yaymak ve asla gizlememek noktasında ne kadar titiz davrandı­ğını göstermektedir.

 

İbn Battal, Mühelleb'in şöyle dediğini nakletmiştir: "Bu rivayetten anladığı­mız kadarıyla İmamın nafile ibadetler konusunda tebaasını fazla sıkıştırmaması gerekir. Zira Resûlullah (s.a.v.) Hz. Ali'nin "Canlarımız Allah'ın elindedir" diye verdiği cevap karşısında susmuş ve hiçbir karşılık vermemiştir. Çünkü Hz. Ali'nin nafile namazı niçin kılmak istemediğine dair verdiği cevap doğru. Şayet gece namazı farz olsaydı Resûl-i Ekrem (s.a.v.) böyle bîr cevabı asla kabul etmezdi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in dizlerini dövmesi ve giderken âyetle karşılık vermesi ise damadı ile kızını rahatsız ettiği düşüncesine kapıldığını ve onlan uyandırdığı için pişman olduğunu gösterir." İbn Battal nak­lettiği bu görüşe katıldığını ifade etmiştir. Fakat bize göre bu yorum çok net de­ğildir, yukarıdaki açıklamalar daha tutarlı ve kabul edilebilir görünmektedir.

 

İmam Nevevî de Resûlullah'ın (s.a.v.) dizlerini dövmesiyle ilgili olarak şunları söylemiştir: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Hz. Ali'nin hazırce­vaplığına ve İleri sürdüğü delili esas alarak kendisine uymamasına şaşırmış ve bu yüzden dizlerini dövmüştür."

 

"Çünkü bu namazın size farz kılınmasından korktum" Bu ifade Resûlullah'ın (s.a.v.) kalabalıktan ve mescitteki sıkışıklıktan dolayı değil, ümmetine farz kılınacağı endişesiyle namazı kılmaktan vazgeçtiğini açık bir şekilde göster­mektedir.

 

Gece Namazının Farz Kılınması Endişesi

 

Bu konuyla ilgili olarak farklı yorumlar yapılmıştır. İbn Battâl'ın İşaret ettiği bu ihtimaller şunlardır:

 

1. Gece ibadeti ümmete değil Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e farz kılın­mıştır. İşte Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem sahâbîlerin yanına çıkıp onlarla birlikte bu ibadete devam edecek olsaydı Cenâb-ı Hakk gece namazının farz kılınması hükmü bakımından kendisiyle ümmetini aynı kategoriye sokabilirdi. Zira şeriatta aslolan, ibadetler söz konusu olduğunda Resûl-i Ekrem (s.a.v.) ile ümmetinin aynı hükme tabî olmasıdır. Burada Allah Teâlâ'nm Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem İle ümmetini aynı hükme tabî kılma İhtimali bulunduğu için bu sözü söylemiştir.

 

2. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ümmetinin gece namazına sürekli de­vam ettikleri için zamanla zayıf düşebileceklerini ve kendisine tabî olmayı terk etmeleri durumunda günahkâr olacaklarını düşünerek bu endişesini dile getirmiş olabilir.

 

3. Burada Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in gece namazının farz olcağından endişe etmiş olma ihtimali de söz konusudur. Bu farz kılma ise mücerred olarak gece namazının farz kılınması anlamında değil, gece namazın! mescitte cemaatle kılmanın şart olması anlamındadır. Zeyd İbn Sabitin naklettiği şu rivayet bu ihtimali desteklemektedir: "Çünkü ben gece namazının size farz kılınmasından korktum. Farz kılınacak olsaydı bu sefer namazı ikâme edemeyecektiniz namaza gelemeyecektiniz. Ey insanlar, (gece namazlarını) evlerinizde kılın!" İşte Resülullah (s.a.v.) ümmetine olan düşkünlüğü ve şefkati dolayısıyla gece namazını mescitte cemaatle kılmalarına engel olmuş ve böyle bir şart ileri sürmemiştir. Ayrıca namazı evlerinde kılmalarını tavsiye ederek hem gece ibadetine devam etmelerini sağlamış, hem de farz kılınması endişesinden kurtulmuştur.

 

4. Gece namazının farz-ı ayn olmasından değil farz-ı kifâye olmasından en­dişe etmiştir. Bu durumda beş vakit namaza ek bir farz namaz ortaya çıkmış olmayacak ve bazı âlimlerin bayram namazları hakkında verdiği hüküm gece ibadetine de verilmiş olacaktır.

 

5. Sadece Ramazan'daki gece ibadetinin farz kılınmasından endişe etmiş olabilir. Zaten bu konu başlığı altında zikredilen rivayet de bu olayın Ramazan1-da meydana geldiğini İfade etmektedir. Nitekim Süfyân İbn Hüseyn tarafından nakledilen rivayette Resûlullah'ın (s.a.v.) sözü şöyle geçmektedir: "Si­ze bu aydaki gece ibadetinin farz kılınmasından korktum." Bu ihtimal ve yorum konuyla ilgili sorunu da ortadan kaldırmaktadır. Çünkü Ramazan'daki gece iba­deti senenin her gününde tekrar edilen bir ibadet değildir. Bu durumda gece na­mazı beş vakit namaza eklenmiş yeni bir farz olmayacaktır.

 

Bana göre işaret edilen bu yorumlar içerisinde en güçlü olanı üçüncü yo­rumdur. Allah Teâlâ doğrusunu en iyi bilendir.

 

Hadisten Çıkan Sonuçlar

 

1. Gece ibadeti nafile bir ibadet olup menduptur. Özellikle de Ramazan ayında cemaatle kılınması daha iyidir. Çünkü Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in vefatından sonra artık söz konusu namazın farz kılınma endişesi kalmamış­tır. Zaten bu endişe kalmadığı için Hz. Ömer Ramazan ayında teravih namazının cemaatle kılınması uygulamasını başlatmış ve imam olarak da Übey İbn Ka'b'ı görevlendirmiştir.

 

2. Allah'ın takdir ettiği bir husustan kurtulmak için başka bir takdirine sığın­mak mümkündür.

3. Herkesin itibar ettiği ve sözünü dinlediği ileri gelen kimseler bazen alış­kanlık haline getirdiklerinden daha farklı bir uygulamaya gidebilirler. Bu durum­da tâbîlerine farklı uygulamaya niçin geçtiklerini, bunun hükmünü ve hikmetini açıklamalıdır.

 

4. Resûlullah (s.a.v.) dünyaya hiç değer vermez, dünyalığın az bir miktarı ile yetinirdi. Ümmetine çok düşkün merhametli ve şefkatli idi.

 

5. Bir mefsedete yol açacağı düşünülüyorsa bazı maslahatları terk etmek ve iki maslahattan daha önemli olanı tercih etmek gerekir.

 

6. İmamlığa niyet etmeyen bir kimseye uyularak arkasında namaz kılınabilir. Ancak bu hüküm tartışmaya açıktır. Çünkü Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in imamlığa niyet etmediğiyle ilgili bir nakil yoktur; böyle bir durumu da zan-na dayalı bir yorumla tespit etmek mümkün değildir.

 

7.  Cemaatle nafile namaz kılınırken ezan ve kamet terk edilebilir.